KUŞADASI'NDA EĞİTİMCİLER TEK YÜREK OLDU
İstanbul Eyüpsultan’da bir öğrenci, okuldan atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürü İbrahim Oktugan’ı silahla vurarak hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Acı olay üzerine Kuşadası’nda eğitimciler basın açıklaması düzenledi.
Kuşadası’nda eğitim sendikaları Denizbank önünde ortak basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasına Kuşadası’nda eğitim veren öğretmenler, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Basın açıklamasını eğitim sendikaları adına Öğretmen Ali Erdem yaptı. Ortak basın açıklaması metni ise şu şekilde;
“Savaşlarda bile hedef alınmaması üzerine uluslararası anlaşmalar olan, dünyanın en güvenli mekanları olması gereken okullar, Türkiye’de şiddet sarmalının kucağına itilmiştir.
ARTIK YETER ŞİDDETE HAYIR
İstanbul Eyüpsultan’daki özel bir lisede dehşet filmlerini aratmayan bir silahlı saldırının yaşanması ve bu saldırı sonucunda bir eğitimcimizin yaşamını yitirmesi, okullarımızın güvenlik açısından geldiği son durumu da gözler önüne sermiştir.
Okuluyla, öğretmeniyle ve müdürüyle yaşadığı sorunlar nedeniyle, yönetmelikler çerçevesinde okuldan atılan bir öğrenci, 5 ay önce atıldığı okula silahla girmiş ve okul müdürünü makam odasında kurşun yağmuruna tutmuştur. Silahlı saldırı sonucunda ağır yaralanan okul müdürü İbrahim Oktugan, ne yazık ki ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir.
5 el silah sesini duydukları için öğrenciler ve öğretmenler koridora doluşmuşken, burada başka bir canın daha kaybedilmemesi bu elim olayın tek tesellisi olmuştur.
Eğitim Sendikaları olarak soruyoruz:
“İtibardan tasarruf” olmuyor da güvenlikten olur mu?! Gerekli adımların atılması için daha kaç eğitim emekçisinin, kaç öğrencinin can vermesi gerekiyor?
İktidarın plansızlığı sebebiyle ülkenin demografik yapısı ve güvenliği ciddi risk altındadır. Planlama ve rehabilitasyon süreçleri sağlıklı işletilmediği için güvenlik anlamında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu güvenlik açığının faturası bizlerin canı mı olacaktır?
Yaşanan bu şiddet olayları adeta bir bakanlık politikasına dönüştürülen eğitim emekçilerinin itibarsızlaştırılmasından ayrı düşünülebilir mi?
Bugün bir eğitim emekçisini hayattan koparan basit bir öfke krizi olarak açıklanabilir mi? Bizzat bakanın yaptığı açıklamalarda eğitim sisteminde yaşanan olumsuzlukların temel nedeni olarak öğretmenleri göstermesi izah edilmemeli midir?
CİMER uygulamasının velilerin elinde bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmamış mıdır?
Bu sorulara yanıt vermeden bizler başsağlığı dileyecek hiçbir yöneticinin samimiyetine ve ciddiyetine inanmıyoruz.
Eğitim emekçileri olarak altını çiziyoruz: Okulda şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için atılması gereken acil adımlar vardır:
Özel ya da devlet okulu ayırmaksızın, tüm okulların güvenliği derhal sağlanmalıdır. Devleti yönetenler devlet okullarını güvenli hale getirmeli, kadrolu güvenlik personeli atamalı ve giriş kapılarının güvenliği sağlanmalıdır. Özel okullarda da aynı güvenlik önlemlerinin alınması şart koşulmalı ve bu konuda sıkça denetim yapılmalıdır.
Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalı, bunun yasal altyapısı yoksa derhal oluşturulmalıdır.
Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.
İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içerik doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten toplumsal yaşam dersleri içeren programlar hazırlanmalıdır.
Öğretmenlerin mesleki itibarını arttırmak yerine öğretmenler odasını ayrıştıran, özel okul öğretmenlerini ve ücretli öğretmenleri görmezden gelen Öğretmenlik Meslek Kanununun yerine uluslararası çalışma örgütünün tavsiye kararları doğrultusunda bir meslek Kanunu acilen yapılmalıdır.
Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyoruz. Can ağızda, kelle koltukta bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz! Artık yeter! Yaşamak istiyoruz!”