GÖZ GÖRE GÖRE ÖLDÜLER, ÖLDÜK…
Yazar: Firuze Deniz
Hiç şüphesiz ki 6 Şubat Türkiye’nin en kara günü olarak kaldı hafızalarımızda.
O gün, çoğalan can kayıplarını gördükçe yerimde duramadım ve deprem bölgesine gitme kararı aldım. KUGEİD Başkanı değerli arkadaşım Fahri Yetiş’in öncülüğünde organize edilen araç ile Mert Berk Apak’ın koordinesinde yola koyulduk. Yola çıktığımızda hangi ile gittiğimizi bile bilmiyorduk çünkü bizim için önemli olan neresi olursa olsun yardım edebilmekti. 28 saatlik yolculuğun sonunda Antakya’ya varabilmiştik. Hemen merkeze inip arama kurtarma çalışmalarına katılmak istedik. Aracımız yoktu ve yol kenarında otostop çektik. Hataylı depremzede Sercan diye bir arkadaş aldı bizi arabasına. Merkeze doğru ilerlerken göreceklerimizin geçmişte yaşadığımız depremlerde ki gibi olacağını varsayıyorduk ama araba merkeze doğru yaklaştıkça kıyametin içine gidiyor gibiydik adeta. Şaşkınlığımın sonu gelmiyordu bir türlü. Bu gördüklerimiz gerçekten bir felaketti. Sercan arkadaş bizi Odabaşı Mahallesi’nde Özel Akademi Hastanesi’nin olduğu sokağa götürdü. Gördüklerimizi sindirmeye çalışırken, duyduklarımızı da algılamaya çalışıyorduk. Enkaz yakınlarının haykırışları, moloz kaldıran kepçeler, koşturan askerler, “SESİMİ DUYAN VAR MI!” diye bağıran arama kurtarma ekipleri…
Çok ama çok büyük bir kaos vardı orada. Kolları sıvadık Umut Apartmanı’nda arama kurtarma çalışmalarına katıldık hemen. Bina depremden sonra tost dediğimiz hale bürünmüş, tavanlarla tabanlar birleşmişti. İçeriden ses gelmiyor, enkaz yakınlarından biri “içeride annem var!” diye ağlıyordu…
Tüm bunları yaşarken, enkaz çalışmaları için yeterli ekipmanımız olmadığından, alet edevat bulmak için oraya buraya koşturuyordum ve o sırada bir abi seslendi arkamdan. Üzerimde asker kamuflajlı parka, ayağımda postal olduğundan beni asker sanmış ve parmağı ile Umut Apartmanı’nı işaret ederek “ablacım sen yetkili birine benziyorsun, neden bu binaya hiçbir yetkili gelmiyor? Neden hepsi oraya birikmiş durumda? Bu enkazın üstünde çalışanlar hep sivil halk, belediye çalışanları. Buraya neden bakmıyorlar?” Dedi. Umut Apartmanı’nın hemen ilerisinde yıkılan bir binada AFAD yetkilileri çalışıyordu. Bu acılı abinin sitemi onlaraydı. O kadar haklıydı ki, hiçbir şey diyemedim o an.
Yetemedik. Böylesine büyük bir felaketin olacağını kimse bilemezdi. Orada ki tablo çok acı vericiydi. Ekiplerin yetersiz olmasından dolayı çoğu enkazda insanlara ulaşılamadı ve göçük altında kurtarılmayı beklerken can verdiler. Bu çaresizliğin hissettirdiği duygu bizi yaşarken öldürmüştü.
Onlar seslerini duyuramadı, biz onları duyamadık, ekipman yetersizdi duysak da ulaşamadık. Binaları tutmak için vinç lazımdı, vinç bulduk operatör bulamadık. Hilti bulamadık, akü bulamadık, jeneratör bulamadık. Göz göre kaybettik biz canlarımızı. Göz göre göre…
Biz orada çok şey öğrendik, çok şey yaşadık. Şimdi Yenihaber olarak, 9 gün boyunca ekip arkadaşlarımız ile birlikte orada neler yaşadığımıza dair bir belgesel hazırlıyoruz. İlerleyen günlerde belgeselimizi Yenihaber Kuşadası TV adlı Youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
Milletimizin başı sağ olsun…